Konuşan Gölge

Küçük Aras, her gün güneşin peşinden koşardı. Çünkü güneş batınca gölgesi kaybolurdu. Ama bir gece, dolunay çıktığında gölgesi konuşmaya başladı. Aras o gece, cesaretin bazen insanın arkasında değil, kalbinin içinde gizlendiğini öğrendi.

Dağların arasındaki küçük bir köyde, Aras adında meraklı bir çocuk yaşardı. Her sabah erkenden kalkar, güneş doğarken bahçeye koşar, kollarını açar, gölgesine “günaydın” derdi. Gölgesi de onunla birlikte uzar, kısalır, bazen de gizlenirdi.

Bir gün annesi sordu:
“Aras, neden her sabah gölgenle konuşuyorsun?”
Aras gülümsedi. “Çünkü o benim en sessiz arkadaşım.”

Ama akşam olunca gölge kaybolurdu. Güneş batarken Aras’ın içini hep bir hüzün kaplardı.
“Keşke geceleri de benimle konuşabilse,” derdi.

Bir gece dolunay doğdu. Gümüş gibi parlayan ay ışığı köyü aydınlatıyordu. Aras odasında uyumak üzereyken duvardaki bir hareketi fark etti. Gölgesi oradaydı!
“Sen… burada mısın?” dedi şaşkınlıkla.
Gölge kıpırdadı. “Ben her zaman buradaydım, Aras. Sadece karanlıktan korktuğun için beni göremiyordun.”

Aras’ın kalbi hızla atmaya başladı.
“Sen konuşabiliyor musun?”
“Yalnızca cesaretli olduğunda,” dedi gölge. “Sen korkularını bastırdığında ben de konuşabilirim.”

O andan sonra Aras ve gölgesi geceleri gizli sohbetler etmeye başladılar. Gölge ona yıldızların hikâyelerini, rüzgârın sırlarını anlattı.
Ama bir gece gölge hüzünlüydü.
“Yarın dolunay kaybolacak,” dedi. “O zaman sesimi yine duyamayacaksın.”
Aras üzüldü. “Peki ne yapmalıyım ki seni hep duyabileyim?”

Gölge gülümsedi. “Korktuğunda gözlerini kapatma. Çünkü ben senin cesaretinim. Nerede korku varsa, orada ben de varım.”

Ertesi gün köyü büyük bir fırtına sardı. Rüzgâr çatıları sarsıyor, yağmur bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Aras dışarıdan gelen bir ses duydu:
“Yardım edin!”
Bu, komşu teyzenin sesiydi. Kapısı rüzgârla kilitlenmişti.

Aras bir an korktu. Ama sonra gölgesinin sözlerini hatırladı.
“Ben senin cesaretinim…”

Korkmadan dışarı koştu. Yağmur yüzüne çarpıyordu ama umursamadı. Kapıya ulaşıp bütün gücüyle itti. Teyzeyi dışarı çıkardı. Kadın ağlayarak sarıldı:
“Sen küçük bir kahramansın, Aras!”

Fırtına dindiğinde Aras eve döndü, ıslak elbiseleriyle aynaya baktı. Duvarında gölgesini gördü.
“Sen haklıymışsın,” dedi gülerek. “Korkmadım, ve sen hep yanımdaydın.”

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir  Sarı Yıldızın Masalı

Gölge sessizce cevapladı:
“Ben senin içindeyim, Aras. Cesaret, bir ışık değil, bir kalp işi.”

O günden sonra Aras korktuğu hiçbir anda kaçmadı. Geceleri dolunay olmasa bile duvarındaki gölgenin kıpırdadığını hissederdi.
Ve bazen fısıldardı:
“Buradasın, biliyorum.”

Köyde Aras’ın hikâyesi dilden dile yayıldı. Çocuklar gece korktuklarında gökyüzüne bakar, “Benim gölgem de beni korur,” derdi.

Gölge ise her gece ay ışığıyla birlikte Aras’ın duvarında belirdi, sessizce parlayan bir dost gibi…


Bu masaldan öğrendiğimiz ders:
Korkularımız, bizi büyüten aynalardır. Cesaret, karanlığı yok etmek değil; o karanlığın içinden yürümeyi bilmektir. Her insanın gölgesi, aslında kalbindeki gücün sessiz bir yansımasıdır.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu