SİNDİRELLA(KÜLKEDİSİ)İSLAMİ VERSİYON

''Kül Kedisi Sindirella İslami Versiyon Masalı'' Bir zamanlar, sihirli güçlere sahip yaratıkların yaşadığı uzak bir ormanda, ormanın kalbini oluşturan büyülü bir ağaç vardı. Bu ağaç, tüm orman sakinleri tarafından saygıyla anılırdı. Ancak bir gün, ormanın huzuru tehdit altına girdi ve yaratıklar, ormanı kurtarmak için bir araya gelmek zorunda kaldılar. Onların cesareti ve birlikteliği, ormanın eski barış ve güzelliğini geri getirdi.

Kül Kedisi Sindirella İslami Versiyon Masalı

Bir zamanlar ülkenin birinde Sindirella adında,babası ile yaşayan güzeller güzeli bir kız varmış. Bu kızın annesi o daha çocukken vefat etmiş. Bu yüzden babası, evin işlerinde kendine yardımcı olması için bir kadınla evlenmiş. Kadın, kızları ile birlikte Sindirella’nın evine yerleşmiş.

Bu kadın daha ilk gördüğü andan itibaren Sindirella’yı hiç sevmemiş. Kadının kızları ise Sindirella’yı çok kıskanmış. Çünkü kendileri Sindirella kadar güzel değilmiş. Oysa her şeyi yaratan Allah’tır. Ve bizim böyle olmamızı O istemiştir. Bu yüzden her daim Allah’a şükretmeliyiz ve kendimizi olduğumuz gibi kabul edip öyle sevmeliyiz.

Günlerden bir gün Sindirella’nın babası iş için uzun bir seyahate çıkmak zorunda kalmış. Bu durumu fırsat bilen üvey annesi ve üvey kız kardeşleri, Sindirella’ya türlü kötülükler yapacaklarmış… Babası gittikten sonra üvey annesi Sindirella’nın yanına gelip şöyle demiş:

” Bundan sonra evin bütün işlerini sen yapacaksın. Ayrıca üstündeki kıyafetleri de çıkar, böyle güzel şeyler giymeyi haketmiyorsun!”

Sindirella bu kadına ağzını açıp hiçbir şey söylememiş. Yine de ona karşı kötü bir söz söylemek istemiyormuş çünkü. Çünkü üvey de olsa, bu kadın onun annesiymiş. O günden sonra Sindirella evin tüm işlerini kendi yapmaya başlamış. Fakat ne üvey annesi ne de üvey kız kardeşleri ona acımıyormuş. Tüm gün çalışmaktan çok yoruluyormuş. Üstelik üvey kız kardeşleri Sindirella’nın yaptığı temizliği beğenmiyor,

” Buralarda hep toz var. Git de bizim elbiselerimizi de yıka! Giyecek bir şeyimiz kalmadı!” diyorlarmış. Bu da yetmezmiş gibi üvey annesi bir gün onu yanına çağırmış ve şöyle demiş:

” Bundan böyle tavan arasında yatacaksın!”

Sindirella yine bir şey dememiş. Odasındaki tüm eşyaları toplayıp tavan arasına yerleşmiş. Üvey annesine belli etmediyse de bu duruma çok üzülmüş aslında. Ellerini açıp Allah’a dua etmiş:

” Allah’ım! Bunların hepsi imtihandır. Eminim ki ellerimden tüm bunları almanın sebebi, beni daha güzeli ile mükafatlandıracak olmandır. Ben sana tevekkül ettim, ey Rabbim!”

Günler yine böyle geçmiş gitmiş… Fakat bir gün saraydan, tüm ülkeye yayılması emredilen bir yazı gelmiş.

” Ülkedeki tüm genç kızlar için bir duyurudur! Prensimiz evlenmek istiyor ve kendine uygun bir eş adayı arıyor. Kraliçemiz bu ay sonu düzenleyeceği özel gecede, prens için tüm kızlar arasından sadece beşini seçecek ve belli aralıklarla prensle bu kızlar arasında evlilik görüşmesi yaptıracaktır!”

Bu haberi duyan kız kardeşler, hemen eve koşup duyuruyu annelerine anlatmışlar. Büyük olanı sormuş:

” Anne, birimiz prens ile evlenirse bu hepimizin sarayda yaşayacağı anlamına mı geliyor?”

Annesi cevap vermiş:

” Evet kızım, öyle. Mutlaka seçilmeniz lazım. Haydi, yürüyün! Alışverişe çıkıp size yeni ayakkabılar ve elbiseler alalım!”

Elbette ki bu iki kız kardeş, prensle parası için evlenmek istiyorlarmış. Oysa malımızı ve mülkümüzü bize veren Allah’tır ve istediği zaman bizden onları alacak olan da O’dur. Bu yüzden mallarımızla övünmek yerine, bu malları bize verdiği için Allah’a şükretmemiz gerekir. Ayrıca bu mallardan bir kısmını Allah yolunda harcayarak, durumu olmayan arkadaşlarımıza ve insanlara yardımcı olabiliriz.

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir  Vezirin Büyük Oyunu

O haberden sonra Sindirella’nın kız kardeşleri her gün aynanın karşısına geçip yeni aldıkları elbiseleri giyerek prova yapmışlar.

Sonunda ay sonu gelmiş çatmış. Davetin olduğu sabah Sindirella’yı erkenden kaldırmış kız kardeşler. Sindirella tüm gün onları hazırlamak için peşlerinden koşmuş. Böylece saatler geçip gitmiş… Gece olunca artık çıkma vaktiymiş.

” Çok güzel oldunuz kızlar! Prens mutlaka sizi seçecek!” demiş kız kardeşlerin anneleri. Büyük olan kız yanıtlamış:

” Evet anne! Prens mutlaka beni seçecek!”

” Hayır, beni seçecek!” diye itiraz etmiş küçük olanı.

Onlar böyle kavga ederken Sindirella tüm cesaretini toplamış ve üvey annesine,

” Bende gelebilir miyim?” demiş.

Fakat üvey annesi ve kızları bu duruma kahkahalarla gülmüşler. Öyle ki küçük olan kız kardeş;

” Prens kendine eş arıyor bir hizmetçi değil. Ayrıca bu kıyafetlerle mi geleceksin davete?”demiş.

Ardından anneleri:

” Yürüyün kızlar. Davete geç kalmayalım!” deyip kızlarıyla evden çıkmış. Onlar gittikten sonra Sindirella bir köşeye geçmiş ve ağlamaya başlamış. Çünkü o da davete gitmek istiyormuş.

” Allah’ım! Bende davete gitmek istiyorum. Bende gitmek istedim ama şimdi bunları yaşadım. Lütfen Allah’ım, bu duamı kabul et ve beni davete götürecek vesileler yarat. Bende evlenmek istiyorum, saliha bir eş olup salih bir evlat yetiştirmek istiyorum!”

Tam o sırada kapı tıktıklanmış. Sindirella merakla kapıya yönelmiş. Kapıyı açtığında ise karşısında orta yaşlı bir kadın görmüş. Kadın ona demiş ki;

” Merhaba güzel kız! Annen ve kardeşlerinin davete gittiğini gördüm fakat aralarında sen yoktun. Bende neden gitmediğini merak edip evine geldim. “

” Üvey annem gitmeme izin vermedi.” diye yanıtlamış Sindirella. Kadın ona cevap vermiş:

” Ben seni davete götürebilirim. Haydi gel. Önce sana bir elbise vereceğim, böyle davete gidemezsin.”

Sindirella çok mutlu olmuş ve kadına teşekkür edip hayır duasında bulunmuş. Allah’a da bu güzel nimet ve vesile için bolca hamd etmiş.

Kadın, arabasını evin önüne çağırtmış. Bu araba oldukça büyük ve ilginç bir şekle sahipmiş. Şekli ilginçmiş çünkü araba balkabağı şeklindeymiş. Arabayı ise bembeyaz atlar çekiyormuş ve birde sürücüsü varmış. Kadın Sindirella’ya arabanın içinden çok güzel bir elbise ile ayakkabı çıkarmış. Bu elbise mavi renkliymiş ve beyaz renkli işlemeleri varmış. Ayakkabı ise camdan yapılma pırıl pırıl parlayan bir ayakkabıymış. Sindirella bunlara hayranlıkla bakarken kadın ona seslenmiş:
” Giymeyecek misin?” Bunu derken gülümsüyormuş. Sindirella başını utançtan öne eğmiş ve hemen üzerine bu güzel kıyafetleri giymiş. Ardından saçını hızlıca topuz yapmış ve arabaya binmiş. Şahane görünüyormuş. Tam yola koyulacağı sırada kadın ona seslenmiş:

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir  Yıldız Tozu Köyü'nün Cesur Kalbi

” Mutlaka gece saat on ikiden önce evde ol! Çünkü bu halde annene ve kız kardeşlerine yakalanmak istemezsin!”

Sindirella kadını dikkatle dinlemiş. Gerçekten bu halde onlara görünmek istemezmiş. Ardından saraya doğru yola koyulmuş.

Saraya geldiğinde çok heyecanlıymış. Kapıdan adımını attığı sırada tüm bakışlar ona çevrilmiş. Çünkü çok güzel gözüküyormuş. Elbette ki onu farkeden biri daha varmış: Kraliçe.

Kraliçe onu ilk gördüğü anda kalbindeki masumiyetin ve saflığın dışa vurduğunu farketmiş. Oğluna en uygun eş adayının o olduğuna karar vermiş ve gözü diğer kızları görmemiş bile! Hemen onu yanına çağırtmış. Sindirella ve Kraliçe tanışmışlar. Kraliçe onu çok sevmiş ve gecenin ilerleyen saatlerine kadar birlikte def eşliğinde dans etmişler. Üvey annesi ve kız kardeşleri bu kızın kim olduğunu merak etmişler. Yani, onu tanıyamamışlar. Sindirella, Kraliçe ile dans etmeye o kadar dalmış ki saatin kaç olduğunu farketmemiş bile. Gözü bir aralık duvardaki büyük saate ilişince, saatin gece on ikiye vurmasına bir dakika kaldığını farketmiş! Ve aklına ona yardım eden kadının sözleri gelmiş:

” Mutlaka gece saat on ikiden önce evde ol! Çünkü bu halde annene ve kız kardeşlerine yakalanmak istemezsin!”

Gözü hızlıca etrafı aramış ve üvey annesi ile kız kardeşlerini göremeyince onların çoktan eve gitmek için yola koyulduklarını anlamış! Eğer hızlı davranmazsa eve onlardan önce yetişemez ve onu bulamayan üvey annesi buna çok kızarmış. Hemen kraliçenin yanından hiçbir şey söylemeden uzaklamış. Kraliçe ne olduğunu anlamamış ve muhafızlarını Sindirella’nın peşinden göndermiş. Sindirella acele ile arabaya koşarken cam ayakkabısının birini merdivenlerde düşürmüş. Fakat geri dönüp alacak vakti bile yokmuş. Hemen arabaya atlamış ve evin yolunu tutmuş…

Muhafızlar ise merdivenlerdeki cam ayakkabıyı alıp kraliçeye götürmüş. Kraliçe elinde ayakkabı, çaresiz bir şekilde olduğu yerde kalakalmış. Davet bitince oğlunun, yani prensin yanına gidip baştan sona herşeyi anlatmış. Prens, annesine şöyle demiş:

” Anneciğim, sen bana bu adayın uygun olduğunu ve onunla evlilik görüşmesi yapmamı istiyorsan, elbette seni kırmam. Ben de anlattığın kızdan etkilendim gerçekten. Saliha bir eş istiyordum ve Allah karşıma tam hayallerimdeki kızı çıkarttı. Anneciğim, o ayakkabıyı benim askerlerime ver. Mutlaka sahibini bulmalarını emredeceğim. Gerekirse ülkedeki tüm genç kızlara denetsinler ve sahibini bulsunlar.”

Kraliçe bu durumdan memnun olmuş ve ayakkabıyı prensin askerlerine vermiş. Ertesi sabah askerler tüm ülkede dolaşmaya ve tüm bekar genç kızlara ayakkabıyı denetmeye başlamış. Aylar geçmiş ve sonunda ülkenin en ucunda evleri olan Sindirella’nın evine gelmiş sıra. Sindirella camdan bakarken kraliyet arabasını görmüş ve koşarak aşağı inmek istemiş. Fakat o anda üvey annesi gelip;
” Sen nereye gittiğini zannediyorsun? Yoksa ayakkabıyı mı denemek istiyorsun?” diyerek alaycı bir şekilde gülmüş ve kapıyı Sindirella’nın üzerine kilitlemiş. Sindirella ise arkasından çaresizce ağlayarak ‘ lütfen açın kapıyı’ diye seslenmiş ama üvey annesi hiç oralı olmamış.

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir  Zeytin Ağacı ve Yıldızların Sırrı

Askerler içeri girip önce büyük kıza denetmişler ayakkabıyı. Ama ayakkabı mümkünü yok ayağına olmuyormuş. Küçük kardeşe de denetmişler ama onun da ayağına bir türlü girmemiş. Bu duruma küçük kardeş şöyle cevap vermiş:
” Diğer ayağıma denesek?” Bu soru karşısında askerler birbirine bakmış ve aradıkları kızın imkanı yok bu olmayacağını anlamışlar. Fakat bir sorun varmış, ki o da tüm genç ve bekar kızların bu ayakkabıyı denediği ama hiçbirine olmadığıymış. Komutan sormuş:

” Evinizde başka bekar bir genç kız var mı?”

Üvey anne, başka hiç kızı olmadığını söylemiş. Fakat o anda askerlerden biri komutanın kulağına bir şeyler fısıldamış. Fısıldadığı şey ise tavan arasından bir genç kızın ağlama sesini duyduğuymuş. Hemen sormuş:

” Hanımefendi, evinizde hizmetçi de olsabaşka bekar bir genç kızın olmadığına emin misiniz?”

Bu sefer işi kıvıramayan üvey anne evde hizmetçi bir kızın olduğunu ama o akşam davete gelmediğini söylemiş. Komutan ise buna ikna olamamış ve hemen tavan arasına askerlerin çıkmasını emretmiş. Kapının kapalı olduğunu gören askerler komutana bu durumu bildirince, komutan kızın oraya bilerek kapatıldığını anlayıp hemen anahtarı istemiş. Üvey anne mecburen anahtarı vermek zorunda kalmış. Askerler kapıyı açıp Sindirella’yı oradan çıkarmış ve ayakkabıyı ona da denetmişler. Elbette ki ayakkabı Sindirella’ya ait olduğu için ayağına tam oturmuş. Komutan sormuş:

” Bu ayakkabının sahibi siz misiniz hanımefendi?”

Sindirella evet dercesine başını sallamış. Bu olaya şahit olan üvey annesi Sindirella’nın davete nasıl geldiğini şaşkınlıkla düşünmeye başlamış. Üvey kız kardeşleri ise o gece gözlerini üzerlerinden alamadıları kızın Sindirella olduğunu görünce kıskançlıklarından ağlamaya başlamışlar. Nasibimizi belirleyen Allah’tır. Ve diğer insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, Allah’ın bizim için yazmış olduğu nasibi ve hayrı engelleyemezler.

Komutan, Sindirella’ya:

” Bizimle saraya gelmeniz gerekiyor.” demiş. Ardından Sindirella’yı kraliyet arabasına bindirip saraya götürmüşler.

Saraya geldikleri vakit Kraliçe onu karşılamış ve hemen oğlu prens ile evlilik görüşmesi yaptırmış. Sindirella prensin kalbine, iyilikseverliğine ve dindarlığına hayran kalmış. Prens de Sindirella’nın kalbine, iyilikseverliğine ve yine dindarlığına hayran kalmış. Ve görüşmenin sonunda evlenme kararı almışlar. Kraliçe de bu duruma çok sevinmiş. Büyük bir düğün yapılmış ve Allah katında nikahları kıyılmış. Sindirella ise Allah’ın ona verdiği imtihanları başarı ile geçtiğini ve şimdi sabretmesinin karşılığını daha iyisi ile aldığını anlamış. Düğün bittikten sonra artık eşi olan prens ile beraber şükür namazı kılmışlar. Ve o günden sonra Sindirella ile prens ölene dek mutlu yaşamışlar…

Görüntümüz güzel olsa ne olur, iyi bir kalbe sahip olamadıktan sonra. Ve görüntümüzü beğenmesek ne olur, iyi bir kalbe sahip olduktan sonra. Önemli olan iyi bir kalbe sahip olmaktır…

Elif Yalnızbaş

Her yazarın karanlık bir tarafı olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor muyum bilmem,kendi düşüncem bu yönde. Büyüyen bir vücudun içinde,küçük bir çocuk taşıyorum ben...

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu