Altın Tüyün Sırrı

Bir zamanlar, deniz kenarındaki küçük bir köyde yaşayan Cesur adında bir çocuk varmış. Cesur, adı gibi cesur ve maceraperest bir çocukmuş. En büyük hayali, köyün ötesindeki ormanlarda ve dağlarda saklanan gizemleri keşfetmekmiş. Her gün yeni bir macera arayışında olan Cesur, bu defa köyde herkesin dilinde olan efsanevi Altın Tüy’ü bulmaya karar vermiş.

Altın Tüy’ün sırrı, çok eski zamanlardan beri köyde anlatılırmış. Söylentilere göre, bu tüy, çok uzaklardaki büyülü bir kuşunmuş. Bu kuş sadece gece gökyüzünde belirmiş ve kanatlarından düşen tek bir altın tüy, ormanın derinliklerine düşüp kaybolmuş. Tüyü bulan kişinin hayatı sonsuza kadar şansla dolacakmış. Fakat kimse bu tüyü bulamamış.

Bir gün Cesur, “Bu tüyü bulmalıyım!” diye kendi kendine karar vermiş. Ertesi sabah erken kalkmış, sırt çantasına biraz yiyecek ve su koymuş, yola çıkmış. İlk durağı, köyün dışında uzanan büyük ormanmış. Ormana girdiğinde ağaçların gölgesi onu serinletmiş, kuşların cıvıltısı yolunu aydınlatmış. Ama Cesur’un aklı hep Altın Tüy’deymiş.

Yürüdükçe orman derinleşmiş, yollar daralmış. Kendisini bir an için kaybolmuş gibi hissetmiş ama pes etmemiş. “Eğer bu tüy gerçekten burada bir yerdeyse, onu bulmalıyım,” diye düşünmüş. O sırada karşısına yaşlı bir baykuş çıkmış. Baykuş, Cesur’un yüzündeki kararlılığı görünce ona doğru uçmuş ve bir dala konmuş.

“Sen nereye gidiyorsun, küçük insan?” diye sormuş baykuş.

Cesur baykuşa gülümsemiş, “Altın Tüy’ü bulmaya çalışıyorum,” demiş.

Baykuş bilgece gözlerini kısıp Cesur’a bakmış. “Altın Tüy mü? O tüy, çok uzun zamandır ormanın derinliklerinde saklı. Ancak, onu bulmak kolay değil. Bu yolda kararlılık ve cesaret gerekecek. Birçok kişi bu yola çıktı ama geri dönemedi.”

Cesur, baykuşun söylediklerine kulak vermiş ama korkmamış. “Ben bu yolu göze alıyorum,” demiş ve yürümeye devam etmiş.

Ormanın içlerinde, devasa ağaçların arasında ilerlerken yolunu bir nehir kesmiş. Nehrin karşısına nasıl geçeceğini düşünürken, aniden nehrin ortasında bir kayığın üzerinde oturan küçük bir kurbağa belirmiş. Kurbağa ona gülümseyerek, “Eğer nehrin karşısına geçmek istiyorsan, cesurca bir soruya cevap vermelisin,” demiş.

Cesur hiç tereddüt etmeden “Sorunu sor,” demiş.

Kurbağa gözlerini kısmış ve şöyle demiş: “Altın Tüy’ü bulduğunda ne yapacaksın? Onu köyüne götürüp şans mı dileyeceksin, yoksa bu tüyü kimseye göstermeden saklayacak mısın?”

Cesur biraz düşünmüş ve içtenlikle cevap vermiş: “Eğer Altın Tüy’ü bulursam, onu sadece kendim için kullanmak istemem. Köyümdeki herkesin mutluluğu ve refahı için bu tüyü paylaşırım. Çünkü birlikte olduğumuzda daha güçlüyüz.”

Kurbağa bu cevabı duyunca gülümsemiş. “O zaman geçebilirsin,” demiş ve Cesur’a nehrin karşısına geçmesi için yol göstermiş. Cesur, kurbağaya teşekkür edip yola devam etmiş.

Nehrin ötesinde ormanın daha karanlık ve gizemli bir bölgesine ulaşmış. Burada ağaçlar daha büyük, yollar daha daralmış. Ancak birden gökyüzünde parıldayan bir ışık fark etmiş. Işık, ormanın derinliklerine doğru ilerliyormuş. Cesur hızla ışığın peşinden gitmiş ve bir açıklığa ulaşmış. Burada, devasa bir ağacın en yüksek dalında parlayan altın renkli bir tüy görmüş. Bu Altın Tüy’müş!

Cesur, hemen ağaca tırmanmaya başlamış. Dallar arasında hızla yükselmiş ve sonunda Altın Tüy’e ulaşmış. Tüy, gerçekten de büyülüymüş; ışık saçıyor, ormanı aydınlatıyormuş. Cesur tüyü eline aldığında içini büyük bir mutluluk kaplamış.

Ağacın tepesinden köyüne bakmış ve içinden “Bu tüyü herkesle paylaşacağım,” diye geçirmiş. Yavaşça aşağı inmiş ve Altın Tüy’ü köyüne götürmüş.

O günden sonra köyde herkesin hayatı daha mutlu ve huzurlu olmuş. Altın Tüy’ün sihri, yalnızca şans getirmekle kalmamış, köylüler arasındaki dostluk ve paylaşma duygusunu da güçlendirmiş.

Daha fazla büyülü masal okumak ya da masalları sesli olarak dinlemek için Masal Dinle seçeneğini keşfedebilirsiniz. Her masalda yeni bir macera sizleri bekliyor!