Rüzgârla Konuşan Çocuk
Dağların eteklerinde, hep rüzgârın estiği küçük bir köy vardı. Orada yaşayan Arda, rüzgârın söylediklerini duyabiliyordu. Kimse ona inanmasa da o, rüzgârın kalbinde bir sır taşıdığını biliyordu — ta ki bir gün köyün kaderini değiştiren o esinti gelene kadar.

Arda, köydeki diğer çocuklardan farklıydı. Rüzgâr estiğinde herkes penceresini kapatırdı ama Arda dışarı çıkardı. “Rüzgâr konuşuyor,” derdi. “Bazen fısıltı gibi, bazen şarkı gibi.”
Annesi gülümserdi. “Oğlum, rüzgâr sadece eser.”
Ama Arda inanıyordu — çünkü bir gün rüzgâr ona gerçekten cevap vermişti.
Bir sabah, dağın arkasından gelen sert bir rüzgâr, Arda’nın saçlarını savurdu.
“Arda!” dedi bir ses. “Büyük fırtına yaklaşıyor. Köyü uyar.”
Arda panikledi, köy meydanına koştu.
“Fırtına geliyor!” diye bağırdı.
Köylüler güldü. “Daha dün güneşliydi, sen de hep hayal görüyorsun.”
Ama Arda pes etmedi. Geceleri tepenin üstünde rüzgârla konuşmaya devam etti.
“Ne kadar vaktimiz var?” diye sordu.
“Üç gün,” dedi rüzgâr. “Ama kurtuluş, fırtınayı değil, kalpleri dinleyende.”
Arda düşündü. Fırtınayı durduramazdı ama köyü hazırlayabilirdi.
Ertesi sabah çocukları topladı. “Hep birlikte çatılardaki delikleri kapatalım, hayvanları ahıra alalım.”
Köylüler önce alay etti ama çocukların azmini görünce yardım etmeye başladılar.
Üçüncü günün sonunda köy, eskisinden daha güçlüydü.
O gece gökyüzü karardı. Rüzgâr uğuldadı, yağmur sel gibi yağdı. Fakat hiçbir ev yıkılmadı. Köylüler, sabah olduğunda şaşkınlıkla birbirine baktı.
“Gerçekten fırtına vardı,” dedi yaşlı kadınlardan biri.
Arda sessizce tepeye çıktı. Rüzgâr hafifçe esti ve şöyle dedi:
“Artık herkes seni duydu, çünkü sen inandın.”
Köyde o günden sonra her fırtınada biri penceresini açar, “Rüzgâr ne söylüyor, Arda?” diye sorardı.
Arda gülümserdi: “Rüzgâr hep aynı şeyi söylüyor — inananlar korkmaz.”
Bu masaldan öğrendiğimiz ders:
Gerçek güç, inanmaktan gelir. Kalbini dinleyen biri, rüzgârın bile yönünü değiştirebilir.



