Kayıp Melodinin Peşindeki Piyano
Büyük konser piyanosu Melodi, bestecisinin ona son çaldığı, hiçbir yere yazılmamış kayıp bir ezgiyi unutmuştu. Bu ezgi o kadar güzeldi ki, onu duyan herkesin kalbinde bir bahar çiçeği açardı. Melodi, bu ezgiyi bulmak için, bestecisinin torunu olan küçük kız Lara ile birlikte, bestecinin geçmişine uzanan sihirli bir yolculuğa çıktı.

Sahne perdeleri ve tozlu sandıklar arasında unutulmuş, asil bir piyanoydu Melodi. Ona hayat veren, ünlü besteci Bay Anber’ti. Bay Anber, ölmeden önceki son gece, Melodi’ye hiç kimsenin duymadığı, notaya dökülmemiş bir ezgi çalmıştı. Bu ezgi, en derin hüznü ve en saf umudu aynı anda anlatıyor gibiydi. Ancak Bay Anber’in ölümünün ardından, ezgi de Melodi’nin hafızasından silinip gitmişti. Sadece, onu duyduğunda kalbinde hissettiği o sıcak, hüzünlü titreşimi hatırlıyordu.
Yıllar sonra, Bay Anber’in torunu Lara, tavan arasını temizlerken Melodi’yi buldu. Onu temizledi, tellerini akort ettirdi. Lara, piyanonun tuşlarına dokunduğunda, Melodi’nin içinde garip bir heyecan uyandı. Bu kız, bestecisinin kanını taşıyordu!
O gece, tuhaf bir şey oldu. Melodi’nin tuşları kendi kendine hareket etmeye, Lara’ya bir şey anlatmaya çalışıyormuş gibi hafifçe titremeye başladı. Lara, bir müzik dehası olmamasına rağmen, bu titreşimleri hissetti. Dedesi günlüğünde, “En güzel ezgim asla yazılamaz, sadece hissedilir,” diye yazmıştı. Lara, Melodi’nin bu kayıp ezgiyi aradığını anladı.
Birlikte, Bay Anber’in izini sürmeye başladılar. Melodi, Lara’nın dedesinin sevdiği yerlere dokunmasına rehberlik ediyor, tuşları sıcaklık yayarak doğru yönü gösteriyordu. İlk olarak, eski bir kütüphaneye gittiler. Lara, dedesinin en sevdiği şiir kitabına dokundu. Melodi, içinden hüzünlü, yavaş bir akor yükseldi. Bu, ezginin ilk notasıydı.
Sonra, terk edilmiş bir botanik bahçesine gittiler. Lara, dedesinin diktiği, şimdi kurumuş bir gül fidanına dokundu. Melodi, bu sefer biraz daha umut dolu, taze bir melodi çaldı. İkinci nota bulunmuştu.
En sonunda, şehrin yüksek bir tepesine, yıldızların altına çıktılar. Lara, gökyüzüne bakarken, dedesinin burada neler hayal ettiğini düşündü. Tam o sıra, bir yıldız kaydı. Ve Melodi’den, olağanüstü güzellikte, tam ve kusursuz bir ezgi yükseldi. Bu, kayıp melodiydi! Ezgi, hüznü, umudu, sevgiyi ve kaybı aynı anda anlatıyordu. Lara’nın gözleri doldu, çünkü bu ezgiyi duyduğunda, dedesini sanki yanındaymış gibi hissetti.
Melodi, ezgiyi nihayet hatırlamıştı. Aslında ezgi, Bay Anber’in hayatıydı. Kitaplardan alınan bilgelik, doğadan alınan ilham ve gökyüzünden alınan sonsuzluk umudu… Lara, hemen bu ezgiyi notaya döktü.
Melodi artık yalnız ve unutulmuş bir piyano değildi. Lara ile birlikte, bu ölümsüz ezgiyi herkese çalıyorlardı. Ve her çalışlarında, dinleyenlerin kalbinde, tıpkı Bay Anber’in hayal ettiği gibi, bir bahar çiçeği açıyordu. Kayıp olan hiçbir şeyin gerçekten kaybolmadığını, sadece onu hatırlayacak bir yüreği beklediğini herkese gösterdiler.



