Küçük Karınca ile Hz. Süleyman’ın Sofrası

Küçük bir karınca, sıcak bir yaz günü, kocaman bir buğday tanesini zorlukla yuvasına taşımaya çalışıyordu. O sırada, tüm hayvanların dilinden anlayan Hz. Süleyman ve ordusu oradan geçmekteydi. Karınca, devasa ayakların altında ezilmekten korkup titredi. Ama Hz. Süleyman, onun bu halini gördü ve karıncanın küçük ama çalışkan dünyası, büyük bir peygambere tevazunun en büyük erdem olduğunu hatırlatacaktı.

Sıcak, tüm vadiyi kavuruyordu. Küçük karınca Münevver, kendinden kat kat büyük bir buğday tanesini sürükleyerek yuvasına götürüyordu. O kadar küçüktü ki, bir çim yaprağı bile onun için koskoca bir ağaç gibiydi. Tam tepenin üstüne çıkmıştı ki, yerler titremeye başladı. Ufukta, Hz. Süleyman’ın muazzam ordusu göründü. Rüzgara hükmeden, cinlere ve hayvanlara söz geçiren bir peygamberdi o.

Fillerin kocaman ayakları, atların nalları… Münevver, korkudan donakaldı. “Ey Allah’ım,” diye fısıldadı, “biz farkında olmadan, Sen’in kudretini temsil eden bir peygamberin ordusunun altında ezilip gitmeyelim. Bizler ki, Sen’in en küçük, en zayıf kullarındanız.”

O sırada, atının üstündeki Hz. Süleyman, duyularıyla her şeyi anlayan bir kalbe sahip olduğu için, bu küçük yakarışı duydu. Yüreği, bu küçük mahlukun tevazusu ve inancıyla doldu. Hemen ordusuna durmasını emretti. Eğildi ve yere yaklaştı.

“Korkma, ey küçük karınca,” dedi sesi bir su şırıltısı kadar yumuşak. “Senin duanı duydum. Sen, kendi halinde rızkını toplarken, bizim ayağımızın altında ezilmekten Rabb’ine sığındın. Bu, ne büyük bir basirettir!”

Münevver, heyecanla, “Ey peygamberlerin efendisi,” dedi, “biz sadece bize verilen emri yerine getiriyoruz. Çalışıp, Rabb’imizin bize lütfettiği rızka şükrediyoruz. Büyüklük ve kudret sadece O’na mahsustur.”

Hz. Süleyman, bu sözler karşısında tebessüm etti. Bir peygamber olarak, bir karıncadan tevazu dersi alıyordu. “Haklısın,” dedi. “Allah katında büyüklük, vücudun büyüklüğüyle değil, kalbin temizliği ve kulun tevazusuyla ölçülür.”

Sonra, ordusuna döndü ve, “Yoldan çekilin,” diye emretti. “Buradaki tüm karıncalar yuvalarına güvenle ulaşana kadar bekleyeceğiz. Çünkü onlar da bizim gibi, Yüce Allah’ın birer kuludur.”

Koca ordu, minik karıncaların yolunu tamamlaması için kenara çekilip bekledi. Münevver, bu büyük nezaket karşısında minnettarlıkla doldu. Bu hikaye, karınca yuvasında nesilden nesile anlatıldı. Hepsinin kalbine kazınmıştı: Hiçbir kul, Rabbi katında küçük değildir. Ve en büyük kulluk, kendi küçüklüğünü bilip, Yaratıcı’nın büyüklüğü karşısında tevazu göstermektir.

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir  Vezirin Büyük Oyunu

Hz. Süleyman ise o gün, bir daha asla unutmayacağı bir ders almıştı: Gerçek kudret, gücü kullanmamakta değil, onu en zayıf olan karşısında bile tevazuyla kontrol edebilmekteydi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu