Binbir Gece’nin Kayıp Masalı

Binbir Gece’nin Kayıp Masalı: Zümrüt Denizin Sırrı

Eski tarihlerde, uzak bir diyarda Zümrüt Denizi adıyla bilinen bir yer vardı. Bu denizin suyu o kadar parlak ve temizdi ki, güneşin ışıkları suyun altındaki en derin noktalara kadar ulaşabiliyordu. Denizin kıyısında küçük ve tatlı bir köy bulunuyordu ve bu köyün halkı denizin bereketine çok şey borçluydu.

Köyün genç balıkçılarından biri olan Mert, her gün denize çıkar, ağlarını denizin en verimli yerlerine atardı. Mert, denizin her köşesini bildiğini düşünürken, bir akşam denizin ortasında daha önce hiç fark etmediği bir ışığı gördü. Merakla ışığa doğru yelken açtı ve ışığın kaynağının neresi olduğunu bulmaya çalıştı. ışığın kaynağına doğru yaklaştıkça, suyun içerisinde büyülü bir şehrin olduğunu gördü. Bu şehirde, deniz kızları ve deniz erkekleri tarafından yönetiliyordu ve şehrin göbeğinde, muazzam bir inci taşıyan büyük bir istiridyeyi gördü. İnci, bu şehre hayat veren sihirli bir güce sahipti. Mert, deniz kızlarının arasında en güzel olan Sibel ile tanıştı. Sibel, Mert’e deniz altında ki şehrin sırrını anlattı: Şehir, insanların denize zarar vermemesi için gizlenmişti. Fakat şimdi, insanların denizi kirletmesi ve balık stoklarını tüketmesi nedeniyle, şehir tehlike altına girdi. Mert ile Sibel, hem deniz altı şehrini hem de yukarıdaki köyü kurtarabilmek için beraber bir plan yapmaya karar verdiler.

İncinin sihirli yeteneklerini kullanıp, köylülere denizin korunması gerektiğini anlattılar ve onları çevreyi kirletmeden doğru bir yaşan düzeyine girmeleri gerektiğini anlattılar. Zaman geçtikçe, hem deniz altındaki şehir hem de köy doğa ile uyum içinde yaşamaya başladı. Mert ile Sibel’in çabaları sayesinde, Zümrüt Denizin sırları korunmuş oldu ve her iki dünya da barış içinde yaşamaya devam etti.

Böylece, Mert ile Sibel’in hikayesi, Binbir Gece Masalları‘na eklenen unutulmaz bir masal olarak anlatılmaya devam etti.