BULUTLARIN ÜSTÜNDEKİ ÜLKE:BLUESANIA

''BULUTLARIN ÜSTÜNDEKİ ÜLKE:BLUESANIA'' Bluesania, keşfedilmemiş gizemli bir ülke; nazik ve anlayışlı insanların yaşadığı, dış dünyadan izole bir cennet. Bir gün, beklenmedik bir şekilde bir adam bu ülkeye düşer ve Bluesania’nın sakinleri tarafından iyileştirilir. Adam, ülkenin eşsiz güzelliklerini ve renkli yemeklerini deneyimler, ancak bu sırları dünyayla paylaşmamaya yemin eder. Sonunda, yaşadıklarını sadece kendisinin bildiği bir masal olarak yazmaya karar verir.

BULUTLARIN ÜSTÜNDEKİ ÜLKE:BLUESANIA

Hiç kimsenin bilmediği, duymadığı bir ülke ” Bluesania”. İsminin bir anlamı yok. Bu ülkeye adını koyan kişi, sadece aklına birden böyle bir kelime geldiği için adını Bluesania yapmış. Bir kişinin bu ülkeye gitmesi için upuzun bir tahta merdivenden çıkması gerekiyormuş. Bu ülkede yaşayan insanlar çok huzurlu bir hayat sürermiş. Üstelik çok nazik ve anlayışlı insanlarmış. Bu ülkeye gelen biri yerleşmek istese izin verilmezmiş. Çünkü bu ülkenin sakinleri; diğer insanlar tarafından keşfedilmek istemez, kendi yapılarının bozulmasını istemediği için de başka insanların ülkelerinde yaşamasını istemezmiş. Çünkü kendileri kadar nazik ve anlayışlı insanlar dünyada yokmuş. Kendi ülkelerindeki bilim insanları dünyayı keşfe çıktığında, sürekli bir kavga ve olumsuzluklar keşfetmişler. Bu bilgiler öğrenildiğinden beri zaten başka insan kabul etmeyen Bluesania, artık hiç kabul etmemeye başlamış.

İşte böylesine gizemli bir ülkeye, bir gün beklenmedik bir misafir gelivermiş. Bu adamın dünyadan geldiği belliymiş, ancak nasıl buraya kadar geldiğini kimse anlamamış. Çünkü adam merdivenden çıkmış gibi görünmüyor, aksine baygın bir şekilde merdivenden uzak bir yerde yüzüstü yatıyormuş. Bluesania’nın insanları bu adamın etrafına toplanmış ve onu uyandırmayı denemişler. Bluesania’nın taze ve soğuk olan suyunu adamın yüzüne damlatmışlar. Adam yavaşça ayılmış. Gözlerini araladığında etrafında yumuşak ifadeli insanlar varmış. “Ben neredeyim?”diye sormuş. Aralarından biri, adamı tutup kaldırmış ve ona ” Bluesania’dasın”demiş. Adam etrafına şöyle bir bakınmış. Hiç görmediği kadar güzel evler, her renkten ağaçlar, şarıl şarıl akan şelaleler, renkli çiçekler ve tahtadan köprüler görmüş. Gördüğü güzellik karşısında şaşkınlığını gizleyememiş. “Burası dünyanın neresinde bulunuyor? Kuzeyde miyim Güneyde mi?” diye sormuş. Orada yaşayan biri cevap vermiş” Aslında ne Kuzeydesin ne Güneyde! Burası beşinci yön diye tabir edilen bir yön. Fakat dünyalı insanlar buraları henüz keşfetmedi. Bu ülkeye ziyaretçi de gelemez. Eğer bir yerden düşmediysen ya da tevafuken bulmadıysan…”

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir  Elif ve Gizemli Zekâ Pınarı

Adam bu gizemli yerde olmasına karşın yüreğinde hiç sıkıntı duymamış. Çünkü insanlar oldukça nazikmiş. Adamı ülkenin pastanesine götürmüşler. Orada ülkenin geleneksel tatlısını yemiş. Sonra bir eve götürmüşler onu. Dünyadaki restoranlara benziyormuş. Mis kokulu çorbalar içmiş ve mavi renkli bir ekmek yemiş. Sonra ülkenin sakinlerine başından geçeni anlatmış adam:

“Paraşütle uçuyordum. Uzun zamandır bu sporu yapıyorum. Tahminlerimizde olmayan bir rüzgar çıktı. Öyle ki bir sağa bir sola savruluyordum. Yere inmek için herşeyi denedim. Ancak yere ineceğime rüzgar yüzünden daha da yukarı çıkıyordum. Sonra buraları görür gibi oldum. Birden rüzgarın yön değiştirmesi ile de kendimi burada buldum. Zaten uyandığımda buradaydım.”

Ülke halkı bu hikayeyi dikkatle dinlemişler. Adama geçmiş olsun demişler ve ona yardım edeceklerini söylemişler. Adamı buldukları yerin az gerisinde de paraşütü farketmişler. Fakat paraşütün ne olduğunu kendi bilim insanları vesilesi ile öğrenseler de nasıl tamir edeceklerini bilmiyorlarmış. Bilim insanlarına bu paraşütü götürmüşler. Hem buna bir çözüm bulunacak hem de kendi bilim insanları bilgilenecek, gelişeceklermiş.Paraşüt tamir edilirken adam da ülkedeki boş bir eve yerleştirilmiş. Her gün değişik yiyecekler ikram ediyorlarmış adama.

Sabah kahvaltısında mor bir elmadan sıkılan meyve suyu, mavi renkli bir ekmek, beyaz renkli zeytinler, pembe renkli bir bal, turuncu peynir, ışığa tutulduğunda gökkuşağına benzer renkler yayan reçeller getirmişler.

Öğle yemeğinde buranın ülke halkı bir yumurta ile biraz meyve yermiş. Yumurtanın beyazı dünyadaki yumurtaların aksine sarı, sarısı ise beyazmış. Fakat tadı aynıymış. Meyve olarak tadı portakal tadında olan bir karpuz, yeşil renkli birkaç vişne ve kahverengi bir armut getirmişler.

Akşam yemeğinde ise ördek etli çorba, çilekli semizotlu salata, yeşil pirinçli buğday pilavı vermişler.

Çocuklarımızın İlgisini Çekebilir  Ay'ın Arkadaşı Yıldız

Adam hiç tatmadığı bu yemekleri öylesine beğenmiş ki tarifini almak istemiş. Ancak tarifini vermemişler. Çünkü burası dışarıdan gelenlere, ülkenin tariflerine kadar kapalıymış. Birkaç gün sonra adamın paraşütünü tamir etmiş bilim insanları. Adam, bilim insanlarına teşekkür etmiş ve artık vedalaşma vaktiymiş. Uzun tahta merdivenin oraya gelmiş. Bu ülkede gezip gördüğü renkli ağaçlar, huzurlu ortam ve yemeklerin güzelliği onu çok etkilemiş. Eve döndüğünde bunların hiçbirini kimseye anlatmaması yönünde söz almış Bluesania insanları adamdan. Adam paraşütünü hazırlamış ve herkese teşekkür etmiş. Tek tek sarılmışlar birbirlerine. Adam onlara bir teklif sunmuş:” Bunları kimseye anlatmayacağıma dair sizlere söz veriyorum. Ancak aklıma bir fikir geldi. İzin verirseniz onu yapmak istiyorum: bu yaşadıklarımı bir masal olarak yazayım, insanlar bunu her zaman masal zannetsinler. Ancak yalnızca ben bileyim tüm bunların gerçek olduğunu. Ne dersiniz?”

Bluesania’nın insanları bu fikri beğenmişler. Ve adama izin vermişler. Adam hoşçakalın diyip kendini salıvermiş bulutların arasına. Sonunda eve döndüğünde bunu bir masal olarak yazmış ve yayınlamış.

Şu anda bizler de bu masalın gizli sırrını bilerek okuduk. Bu gizli sırra sizler de ortak oldunuz. Kim bilir, belki bir gün yolumuz oralara düşer. Ancak olur da gidersek, Bluesania insanlarına bu gizli sırlarını bildiğimizi söylemeyelim. Sırra ortaklık ettiğiniz için sizler de çok mutlu olmuşsunuzdur umarım…

SON

Elif Yalnızbaş

Her yazarın karanlık bir tarafı olduğunu düşünüyorum. Yanılıyor muyum bilmem,kendi düşüncem bu yönde. Büyüyen bir vücudun içinde,küçük bir çocuk taşıyorum ben...

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir


Başa dön tuşu