Gölün Kalbindeki Işık
Derin bir gölün dibinde yaşayan küçük bir balık vardı. Diğer balıklar gibi yüzmeyi değil, gökyüzünü seyretmeyi severdi. “Benim de bir ışığım olsun,” derdi hep. Bir gün karanlık bastığında, o dilek gerçek oldu ama beklediğinden çok daha farklı bir şekilde.

Sessiz bir gölün derinliklerinde binlerce balık yaşardı. Gölün yüzeyi cam gibi, suyu soğuktu. Hepsi akıntıya göre yüzer, sabah güneşini beklerdi. Ama bir balık vardı ki, diğerlerinden farklıydı. Adı Nira’ydı.
Nira her gün yukarıya bakar, gökyüzünün parıltılarını izlerdi. “Keşke benim de o yıldızlar gibi ışığım olsaydı,” derdi iç çekerek.
Bir akşam gökyüzü karardı, bulutlar ayı örttü, gölün yüzeyi siyaha büründü. Hiçbir şey görünmüyordu. Balıklar korktu, kimse yüzmeye cesaret edemedi. Nira da korktu ama sonra bir şey fark etti: Karanlığın ortasında minik bir ışık yanıp sönüyordu.
“Işığım mı bu?” diye fısıldadı.
Hayır, bu ışık gölün taşları arasına sıkışmış bir deniz yıldızına aitti. Küçük yıldız nefes almakta zorlanıyordu.
“Yardım eder misin?” dedi kısık bir sesle.
Nira hiç düşünmeden taşları itti, yıldızı kurtardı. Yıldız parladı, gölü aydınlattı.
“Teşekkür ederim, küçük dostum,” dedi yıldız. “Senin kalbin ışıkla doluymuş, sadece onu gösterecek bir sebep gerekiyordu.”
O anda Nira’nın pulları parlamaya başladı. Önce mavi, sonra altın sarısı bir ışık yayıldı. Göldeki diğer balıklar şaşkınlıkla baktı.
“Bu ışık nereden geldi?” diye sordular.
Nira gülümsedi: “Birine yardım edince içimde doğdu.”
O günden sonra göl karardığında herkes Nira’nın yanına gelir, onun ışığında güvenle yüzerdi.
Artık yıldızlar gökyüzünde değil, gölün kalbinde de parlıyordu.
Ve Nira her gece yukarı bakıp şöyle fısıldardı:
“Gerçek ışık dışarıdan gelmez, kalpten doğar.”
Bu masaldan öğrendiğimiz ders:
Karanlık, ışığı göstermek içindir. İyilik yaptığımızda kalbimiz parlamaya başlar ve başkalarının yolunu da aydınlatır.



