Gökyüzü Anahtarı

Bir zamanlar, Bulutova adında, bulutların altında gizli bir köy vardı. Bu köyde herkes, gökyüzüne ulaşan merdivenlerin varlığına inanırdı. Ancak o merdivenlerin nerede olduğu bilinmezdi. Köyün neşeli ama meraklı sakini Perna, bu sırrı çözmek için hep hayal kurardı.

Bir gece, Perna gökyüzünde parlayan mavi bir ışık fark etti. Bu ışık, köyün yanındaki eski ormandan geliyordu. “Bu bir işaret olmalı!” diye düşündü. Yanına köpeği Fındık’ı alarak ormana doğru yola koyuldu.

Ormanda ilerlerken, Perna ve Fındık eski bir kuyu buldu. Kuyunun kenarında bir yazı vardı: “Gökyüzü Anahtarı burada saklıdır, ama yalnızca cesur ve temiz kalpliler onu bulabilir.” Perna kuyunun içine baktığında parlayan bir ışık gördü. “Bu, o anahtar olmalı!” dedi heyecanla.

Fındık havlayarak kuyunun çevresinde dolanırken Perna bir ip buldu. İpi kuyunun içinden aşağı sarkıtarak parlayan nesneyi yukarı çekti. Nihayet eline küçük, altın bir anahtar geldi. Anahtarın üzerinde bulut şekilleri işlenmişti.

Perna ve Fındık, anahtarın neyi açtığını bulmak için köyün en yüksek tepesine çıktılar. Tepede, yıllardır kimsenin açamadığı eski bir kapı vardı. Anahtarı kilide yerleştiren Perna, kapıyı yavaşça açtı ve karşısında bulutlardan yapılmış bir merdiven belirdi.

Perna ve Fındık, merdivenlerden yukarı tırmanmaya başladılar. Yukarı çıktıklarında gökyüzünde parlayan bir şehir gördüler. Şehir, bulutlardan yapılmış evler ve gökyüzünde dans eden yıldızlarla doluydu. Gökyüzü Şehri’nin halkı onları güler yüzle karşıladı ve Perna’ya teşekkür etti. “Bu anahtar, cesur birinin geleceğini biliyordu. Sayende gökyüzünün sırrı tekrar açıldı,” dediler.

Perna ve Fındık, köylerine döndüğünde herkes onların macerasını dinlemek için toplandı. O günden sonra Bulutova’da gökyüzü hep daha parlak oldu ve Perna’nın cesareti, köyde nesiller boyu anlatılan bir hikâye oldu.