Keloğlan ve Altın Yılan
Bu Keloğlan masalı, cesaret ve bilgelik temalarını işlerken aynı zamanda yardımseverliğin önemini anlatıyor. Keloğlan’ın, altın yılan ve bilmeceyi çözerek hazineye ulaşması, çocuklara bilginin ve iyiliğin en büyük hazine olduğunu hatırlatıyor. Masalist.com’da bu masal, çocuklar için eğitici ve eğlenceli bir yolculuk sunuyor.
Bir varmış, bir yokmuş… Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Keloğlan, anacığıyla birlikte küçük bir köyde yaşarmış. Keloğlan neşeli, akıllı ama biraz da tembel bir gençmiş. Günlerden bir gün, Keloğlan’ın anası ona, “Oğlum, şu ormana git de biraz odun kes, kış yaklaşıyor. Sobamızda yakacak odunumuz kalmadı,” demiş.
Keloğlan, isteksizce baltasını alıp ormana doğru yola koyulmuş. Ormanın derinliklerine girdikçe ağaçlar sıklaşmış, kuşlar cıvıldamaya başlamış. Keloğlan bir süre yürüdükten sonra dinlenmek için bir ağacın gölgesine oturmuş. Tam o sırada, önüne parlak altın rengi bir yılan çıkıvermiş. Yılan, pırıl pırıl parlıyormuş ve gözlerini Keloğlan’a dikmiş.
Yılan, insan gibi konuşmaya başlamış: “Keloğlan, beni yakala ve yardım et. Eğer bana yardım edersen, seni büyük bir hazineye götürürüm,” demiş.
Keloğlan, şaşkınlık içinde kalmış ama yılanın sözlerini dinleyip onu izlemeye karar vermiş. Yılan, ormanın derinliklerine doğru sürünmeye başlamış. Keloğlan da onu takip etmiş. Yılan, sonunda eski ve gizemli bir mağaranın önünde durmuş. “Bu mağarada saklı büyük bir hazine var. Ama hazinenin koruyucusu, sihirli bir kaplumbağa. Onunla karşılaşmadan hazineyi alamazsın,” demiş yılan.
Keloğlan cesurca mağaraya girmiş. Mağaranın içinde her yer parlıyormuş; altınlar, mücevherler göz kamaştırıcıymış. Ama birden karşısına devasa bir kaplumbağa çıkmış. Kaplumbağa, Keloğlan’a bakarak derin bir sesle konuşmuş: “Bu hazinenin sahibi olmak istiyorsan, bir bilmeceyi çözmelisin. Bilmeceyi çözersen, hazine senin olur.”
Keloğlan, bilmeceleri severmiş, hemen hazırlandığını hissetmiş. Kaplumbağa bilmecesini sormuş: “Ne kadar çok alırsan, o kadar büyür. Ama hiç elle tutulmaz, gözle görülmez. Nedir bu?”
Keloğlan düşünmüş, düşünmüş… Sonra birden gülümsemiş. “Bu, çukurdur!” demiş. Çünkü bir çukur ne kadar çok kazılırsa, o kadar büyürdü ve elle tutulamazdı.
Kaplumbağa, Keloğlan’ın cevabını beğenmiş ve hazinenin kapısını açmış. Keloğlan, anasının yanına dönmek için biraz altın ve mücevher almış. Ama tam mağaradan çıkacakken, altın yılan tekrar belirip demiş ki: “Keloğlan, hazineyi aldın ama asıl hazineyi unuttun. Gerçek hazine, iyi kalpli ve yardımsever olmandır. Altınlar geçicidir, ama iyilik sonsuza dek kalır.”
Keloğlan, yılanın bu sözlerini unutmamış ve hazinenin sadece küçük bir kısmını alıp köyüne dönmüş. O günden sonra hem zengin hem de yardımsever bir insan olmuş, köydeki herkese yardım etmiş. Keloğlan’ın adı sadece cesaretiyle değil, iyilikseverliğiyle de dilden dile dolaşmış.