Keloğlan ve Sihirli Aynalar
Bu Keloğlan masalı, Keloğlan’ın Sihirli Aynalar Mağarası’nda zenginlik, güç ve gerçek mutluluğun sırrını keşfettiği macerayı anlatıyor. Zenginlik ve güç peşinde koşmaktan daha değerli olan şeyin dostluk, sevgi ve aile olduğunu öğreten bu masal, çocuklara hayatın gerçek değerlerini keşfetme fırsatı sunuyor.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde Keloğlan adında saf, ama bir o kadar da akıllı bir delikanlı yaşarmış. Keloğlan, her zaman doğruyu söyleyen, dürüst bir çocukmuş. Ancak, fakir olduğu için köyde bazı insanlar onunla alay edermiş. Bir gün, Keloğlan annesine, “Anneciğim, biz neden bu kadar fakiriz? Neden zengin değiliz?” diye sormuş. Annesi ise, “Oğlum, her şeyin zenginlik olmadığını öğrenmelisin. Zekânı ve iyiliğini kullanarak hayatı keşfetmelisin,” demiş.
Keloğlan, annesinin bu sözlerinden sonra düşündü. Bir gün, köyden çıkıp şansını başka diyarlarda denemeye karar verdi. Yolda yürürken, karşısına yaşlı bir adam çıktı. Bu adam, Keloğlan’ın ne kadar saf ve temiz kalpli olduğunu hemen fark etti. Yaşlı adam, ona şöyle dedi: “Evlat, karşıdaki dağın ardında Sihirli Aynalar Mağarası vardır. Oraya giren herkes, en büyük hayalini görebilir. Ama aynaları bulmak, cesaret ve zeka gerektirir.”
Keloğlan, bu sözleri duyunca mağarayı bulmak için yola koyuldu. Dağın zirvesine çıktığında karşısında büyük bir mağara gördü. Mağaranın girişi, eski yazılarla kaplıydı. Keloğlan içeri girdi ve mağaranın derinliklerinde üç büyük ayna buldu. İlk aynaya baktığında, içinde zengin bir adam gördü. Paralar ve altınlar etrafını sarmıştı. Ancak Keloğlan, aynaya daha dikkatli bakınca bu zengin adamın mutsuz olduğunu fark etti. “Zengin olmak böyle mi olacak?” diye düşündü.
İkinci aynaya yaklaştığında, Keloğlan’ın karşısına güçlü ve kuvvetli bir savaşçı çıktı. Bu savaşçı, düşmanlarını alt ediyordu, ama etrafında hiç dostu yoktu. Keloğlan bu sefer de düşündü: “Güçlü olmak, yalnız kalmak mı demek?”
Son olarak, üçüncü aynaya baktı. Bu aynada Keloğlan’ı tanıdığı haliyle gördü. Ancak bu kez yüzünde kocaman bir gülümseme vardı. Yanında annesi, dostları ve köydeki insanlar mutlu bir şekilde onunla konuşuyorlardı. “Gerçek zenginlik bu olmalı,” dedi Keloğlan. “Zenginlik ne parada ne de güçte, asıl zenginlik dostların ve ailenle mutlu olmaktır.”
Keloğlan aynalardan aldığı bu dersle köyüne geri döndü. Artık zengin ya da güçlü olmak için çabalamıyordu. Annesine yardım ediyor, köydeki insanlarla iyi geçiniyor ve onlara yardımcı oluyordu. Keloğlan, artık mutluluğun sırlarını çözmüş ve bunu her gün yaşamıştı. Köylüler de onun bilgeliğini fark edip ona daha çok değer vermeye başladılar.