Bal Arısının Sır Defteri
Ormandaki en çalışkan arı olan Bera, her gün çiçekten çiçeğe konar, ballarını özenle toplardı. Ama bir gün kovanda kimseyle konuşmamaya başladı. Çünkü Bera, bal yapmaktan çok, bir sırrı saklamaya çalışıyordu — doğanın kalbindeki en tatlı sırrı.

Güneş doğarken kovanın içi cıvıl cıvıldı. Yüzlerce arı, ballarını toplamak için kanat çırpıyordu. Fakat o sabah bir arı, diğerlerinden farklıydı.
Küçük Bera sessizdi. Diğer arılar gürültüyle çalışırken o, bir çiçeğin üstünde uzun uzun bekliyordu.
Arkadaşı Zizo yanına uçtu.
“Ne oldu Bera? Neden balları toplamıyorsun?”
Bera fısıldadı: “Bir sır keşfettim, ama kimseye söyleyemem.”
Zizo merakla baktı ama bir şey diyemedi. Günler geçtikçe Bera’nın sessizliği dikkat çekti. Kraliçe Arı bile fark etti.
“Bera,” dedi yumuşak bir sesle, “kovan, herkesin emeğiyle yaşar. Sır paylaşılmazsa, bal da eksik olur.”
O gece Bera düşündü. Sırrı neydi biliyor musun?
Bir gün dağın yamacında bir çiçek bulmuştu; diğerlerinden daha parlak, daha güzel kokuyordu. O çiçekle konuşmuş, çiçek ona demişti ki:
“Bal sadece çiçekten alınmaz, kalpten yapılır. Eğer paylaşmazsan tadı olmaz.”
Bera ertesi sabah erkenden kalktı. Güneşin ilk ışıklarıyla kovanın önüne çıktı.
“Tüm arılara duyurulur!” diye bağırdı. “Balın sırrını buldum!”
Tüm arılar toplandı. Bera çiçeğin sözlerini anlattı.
“Balın en tatlısı, sevgiyi paylaşan arıların yaptığı baldır,” dedi.
Zizo şaşırdı. “Demek o yüzden sen sessizdin.”
Bera gülümsedi. “Çünkü önce anlamam gerekiyordu.”
O günden sonra arılar sadece bal değil, mutluluk da paylaştı.
Çalışırken birbirlerine yardım ettiler, her damla balda biraz dostluk oldu.
Ve o yılın balı, ormanın en tatlı balı olarak bilindi.
Kraliçe Arı Bera’ya yaklaştı.
“Sen artık kovanın sadece işçisi değil, kalbi oldun.”
O günden sonra her arı sabah işe başlamadan önce küçük bir dua ederdi:
“Bugün bal değil, sevgi üretelim.”
Bu masaldan öğrendiğimiz ders:
Paylaşmak, üretmenin en güzel hâlidir. Gerçek tat, sadece çalışmaktan değil, sevgiyi emekten doğar.



