Kayıp Prens ve Gölün Gizemi
Bu Grimm tarzı masal, küçük Eliza’nın Prens Adrian’ı kurtarmak için cesaretini ve zekasını nasıl kullandığını anlatıyor. Karanlık bir gölün lanetini bozmak için en büyük korkularıyla yüzleşen Eliza, çocuklara cesaretin ve aklın gücünü gösteriyor. Bu masal, korkuların üstesinden gelmenin hayatın en önemli derslerinden biri olduğunu vurguluyor.
Bir zamanlar, büyük bir krallıkta iyi yürekli bir kral ve kraliçe yaşardı. Bu çiftin tek evladı, cesur ve bilge bir prens olan Adrian’dı. Adrian, halk tarafından çok sevilirdi ve günün birinde kral olacağı günü herkes sabırsızlıkla beklerdi. Ancak bir gün, Prens Adrian aniden ortadan kayboldu. Hiç kimse onu bulamıyor, nehirler ve dağlar arasında kaybolan izlerini sürmeye çalışıyorlardı. Kral ve kraliçe, oğullarını bulmak için tüm krallığa haber saldı, ancak sonuç alamadılar. Prens adeta yer yarılmış da içine girmiş gibiydi.
Bir gece, kraliçe rüyasında yaşlı bir kadını gördü. Kadın ona, “Prens Adrian, Lanetli Göl’de hapsedildi. Ancak onu kurtarmak için cesaret ve bilgelik gerekecek,” dedi. Kraliçe, uykusundan ter içinde uyandı ve hemen kralına rüyasını anlattı. Kral, en cesur ve en bilge kişiyi bulmak için haber saldı.
Köylüler arasında küçük bir kız olan Eliza, bu haberi duydu. Eliza, herkesin cesareti ve aklıyla tanıdığı bir kızdı, ancak yaşı küçük olduğu için kralın adamları onu ciddiye almadı. Fakat Eliza kararlıydı. Gizlice krallıktan ayrılarak Lanetli Göl’ün yolunu tuttu.
Göl, karanlık ve soğuktu. Gökyüzü her daim gri, suyun yüzeyi ise adeta ayna gibi hareketsizdi. Eliza, gölün kenarına geldiğinde içinden bir ses duydu: “Buraya gelenin cesareti kadar, bilgelik de gereklidir.” Bu sözler Eliza’yı daha da güçlendirdi. Etrafına bakarken, gölün ortasında duran büyük bir taş dikkatini çekti. Taşın üzerine kazınmış eski bir yazı vardı: “Bu göldeki laneti çözmek için, en büyük korkunu kabul etmelisin.”
Eliza, bu bilmeceyi çözmeye çalışırken, birden gölden karanlık bir sis yükselmeye başladı. Sis, Prens Adrian’ın yansımasını gösterdi. Ancak bu yansıma, sadece bir hayal gibi görünüyordu. Eliza, ne yapması gerektiğini düşündü. Kendi içindeki en büyük korkuyu kabul etmenin ne demek olduğunu anladı: Kendi küçük yaşına rağmen korkusuzca hareket etmesi gerekiyordu.
Bir an tereddüt etmeden, gölün soğuk ve karanlık sularına doğru adım attı. Suya girdikçe karanlık sis etrafını sardı, ama Eliza korkmadı. Cesaretle ilerledikçe, sis dağıldı ve gölün ortasında, taşın üzerinde gerçek Prens Adrian’ı buldu. Prensi özgür bırakmak için taşın üzerindeki gizemli yazıya elini koydu ve “Korkularımın üstesinden geliyorum” dedi. Bir anda, göl parıldamaya başladı. Lanet kalkmış, Prens Adrian serbest kalmıştı.
Eliza, Prens Adrian ile birlikte saraya geri döndü. Kral ve kraliçe, Eliza’nın cesaretini ve zekasını ödüllendirdi. Prens Adrian ise Eliza’nın hikayesini her yerde anlatarak onu kahraman ilan etti. O günden sonra krallık, Eliza’nın bilgece cesaretini örnek alarak barış ve huzur içinde yaşadı.