Gölgelerin Arkadaşı
Küçük Serin, gün batımında her zaman gölgesinden korkardı. Gölgesi ne zaman uzasa, kendini yalnız hissederdi. Fakat bir akşam rüzgârla birlikte gelen gizemli bir ışık, Serin’e gölgelerin de dost olabileceğini gösterecek bir macerayı başlattı.

Küçük Serin, köyün kenarındaki en son evde yaşardı. Evlerinin arkasında uzun bir çam ağacı, önünde ise hep altın gibi parlayan bir buğday tarlası vardı. Güneş batarken tarladaki gölgeler uzar, Serin’in kendi gölgesi de kocaman olurdu. Oysa o bundan hep korkardı.
“Anne, bu gölge neden peşimden geliyor?” diye sorardı.
Annesi gülümserdi. “Çünkü o senin en sessiz arkadaşın.”
Ama Serin buna hiç inanmazdı.
Bir akşam güneş batarken, tarlanın ucunda ışıl ışıl parlayan bir kelebek gördü. Peşinden koştu ama kelebeğin gittiği yere vardığında yalnızca uzun, karanlık bir gölgeyle karşılaştı.
Tam kaçmak üzereyken gölgesi konuştu:
“Serin, benden neden korkuyorsun?”
Kız donakaldı. “Sen… konuşabiliyor musun?”
Gölge yavaşça gülümsedi. “Ben senin bir parçanım. Sadece ışık olduğunda görünürüm.”
Serin, gölgesiyle konuşmaya başladı. Gölge ona tarlalardaki gizli yolları, yıldızların nasıl kaydığını anlattı. Günler geçtikçe korkusu azaldı, yerine merak geldi. Her akşam güneş batarken gölgesiyle oyunlar oynuyor, bazen ona sırlarını fısıldıyordu.
Bir gün köyde büyük bir fırtına çıktı. Herkes evine sığınırken Serin, komşu evin kapısında mahsur kalan bir yavru köpek gördü. Fakat dışarısı çok karanlıktı. O anda gölgesi uzadı, yolu aydınlattı. Serin cesaretle koştu, köpeği kucakladı ve evine taşıdı.
Fırtına dindiğinde gölgesi ona fısıldadı:
“Gördün mü? Işık senin içindeydi, ben sadece onu görünür kıldım.”
Serin o günden sonra artık karanlıktan korkmadı. Her gün batımında gölgesiyle el ele yürür, “Dostum, bugün de birlikte parladık,” derdi.
Bu masaldan öğrendiğimiz ders:
Korkularımız bazen sadece bizi korumak isteyen dostlarımızdır. Işığımızı fark ettiğimizde, gölgeler bile bizimle gülümser.



