Renkleri Kaybolan Göl
Bir zamanlar, etrafı çiçeklerle çevrili masmavi bir göl vardı. Bu gölün suları sadece temiz değildi, aynı zamanda renk değiştirebiliyordu. Ama bir sabah herkes şaşkına döndü: Göl tüm renklerini kaybetmişti! Küçük kurbağa Zıpır, bu gizemin peşine düştü.

Ormanın ortasında, dağların arasına saklanmış bir göl vardı. Bu göl sıradan değildi. Güneş açtığında sarıya dönerdi, bulutlar geldiğinde mora, rüzgar estiğinde yeşile bürünürdü. Bu yüzden herkes ona “Renkli Göl” derdi. Çevresindeki tüm hayvanlar onun bu özelliğine hayrandı.
Gölün kıyısında yaşayan küçük kurbağa Zıpır, her sabah göle bakarak uyanırdı. Ama bir sabah gözlerini açtığında bir tuhaflık fark etti. Göl artık renksizdi! Ne sarı, ne mavi, ne yeşil… Sadece gri ve solgun bir su kütlesi vardı karşısında.
Zıpır hemen arkadaşlarını topladı: sincap Mırmır, kaplumbağa Tospik ve kelebek Nila. Hepsi şaşkındı. “Renkler nereye gitti?” diye sorup durdular.
İlk önce gölün suyunu kirleten bir şey olup olmadığını araştırdılar. Ama su tertemizdi. Sonra çevrede yeni bir fabrika, duman, çöp var mı diye baktılar. Yoktu. Her şey eskisi gibiydi… Sadece renkler kaybolmuştu.
Tospik bir fikir sundu:
“Belki de göl, mutsuzdur.”
Zıpır bunu düşünmemişti. Hemen gölün yanına gidip sordu:
“Ey güzel göl, neden renksizsin? Ne oldu sana?”
Göl derin bir “hüüüüf” sesiyle cevap verdi:
“Kimse artık benimle konuşmuyor. Herkes fotoğraf çekip gidiyor. Oysa ben hikâyeler dinlemeyi, gülüşleri duymayı çok severdim…”
Zıpır ve arkadaşları birbirine baktı. Göl, ilgi görmek istiyordu ama içten ve gerçek bir ilgi. O günden sonra her gün gölün etrafında toplanıp masallar anlattılar, şarkılar söylediler. Göl de yavaş yavaş canlanmaya başladı. Önce maviye döndü, sonra sarıya ve nihayet eski haline kavuştu.
Artık ormanda herkes bilirdi ki; doğa da duyguludur. Sevgiyle yaklaşılırsa en solgun yer bile yeniden renklenir.
Bu masaldan öğrendiğimiz ders:
Doğa bizimle konuşmaz ama hisseder. Ona sevgi, ilgi ve saygı gösterdiğimizde bize en güzel renkleriyle karşılık verir.