Renkli Kanadın Sırrı
Bir gün ormanın en küçük kelebeği, kanadındaki bir rengi kaybettiğini fark etti. Oysa her sabah güneşi selamladığında gökkuşağı gibi ışıldardı. Kayıp rengini bulmak için çıktığı yolculuk, ona dostluğun gerçek anlamını gösterecekti.

Ormanın içindeki çayırda yüzlerce kelebek yaşardı ama içlerinden biri çok farklıydı. Adı Lila’ydı. Kanatlarında yedi renk vardı; her rengiyle ayrı bir duyguyu taşırdı. Sarı neşesini, mavi hayallerini, yeşil umutlarını temsil ederdi. Fakat bir sabah aynaya baktığında mor rengin kaybolduğunu gördü.
“Bu nasıl olur?” diye ağladı. Mor, onun cesaret rengiydi. Onsuz uçamıyor gibi hissediyordu. Diğer kelebekler onu avutmaya çalıştı ama Lila kararını vermişti: Mor rengini bulmadan uçmayacaktı.
Yola çıktı. İlk olarak Nilüfer Gölü’ne gitti. Su Perisi ona “Mor, bazen derinlerde gizlenir, korkma,” dedi. Ama Lila derinlere bakmaya cesaret edemedi. Sonra yaşlı Kaplumbağa’ya gitti. Kaplumbağa gülümsedi: “Renkler, birinin kalbinde yankılanabilir. Belki birine yardım etmelisin.”
Tam o sırada bir uğur böceği ağlıyordu. Kanadı ıslanmış, uçamıyordu. Lila, hiç düşünmeden kanatlarını açtı ve uğur böceğini sıcak tutmak için üstüne kapattı. Güneş doğduğunda uğur böceği yeniden uçabildi. “Teşekkür ederim, Lila! Kanatlarında ışık belirdi,” dedi.
Lila suya baktığında inanamadı: Mor rengi geri dönmüştü! Ama bu kez eskisinden daha parlaktı. Çünkü artık sadece bir renk değil, bir kalp ışıltısıydı.
Geri dönerken rüzgâr hafifçe fısıldadı:
“Cesaret, kaybettiğini ararken değil, bir başkasına verirken bulunur.”
O günden sonra Lila, ormanın “Renk Koruyucusu” oldu. Ne zaman bir çiçeğin rengi solar ya da bir kuş umudunu kaybederse, Lila kanat çırpar ve ona bir parça mor ışıltı gönderirdi.
Ve herkes bilirdi ki, o ışık yalnızca güzellik değil, dostluğun ta kendisiydi.
Bu masaldan öğrendiğimiz ders:
Gerçek renkler, kalpten gelen iyilikle parlar. Başkalarına yardım ettiğinde, senin içindeki güzellik de çoğalır.



