Oyuncak Moli Sallanıyor Masalı
Oyuncak Moli Sallanıyor Masalı
Okul bir süredir çok sessizdi. Kapı ve pencereleri çoktandır açılmamıştı. Yer yer kırılmış camlardan hafif
hafif rüzgâr esiyordu. Üzerlerine resimler asılmış beyaz duvarlar da suskundu.
Bazı yerlerde çatlaklar bu resimleri ikiye ayırmıştı. Oyuncak ayı Moli, çok sıkılmıştı bu sessizlikte.
Oysa her sabah çocuklar gelirdi yanına. Oradan oraya koştururlardı birlikte. Bazen bir uzay roketi yolcusu olurdu bazen doktora kontrole giden bir hasta. Bazı günler çocuklardan biri öğretmen olurdu, Moli de uslu uslu onu dinlerdi. Öğle vakti bahçeye çıkarlardı güneşli günlerde. Işıl ışıl güneşin altında piknik yaparlardı.
Ancak bir sabah yer şiddetle titremeye başladı. Çocuklar onu havaya atıp tuttuklarında, ellerinden tutup döndüklerinde hissettiği gibi bir titreşim değildi bu. Daha kuvvetliydi. Moli sağa sola sallanıyordu.
Çocuklar oyunlarını bırakıp öğretmenlerinin izinde başlarını koruyarak büyük masasının altına saklandılar. Kitaplık ve üzerinde duran sevimli tren Çufçuf yere düştü.
Etrafı bir toz bulutu sardı. Oyun tozları gibi pembe, mavi, sarı altın renkli değildi bu toz. Gri ve bunaltıcıydı. Moli korkmuştu.
Sonra titreşimler azalıp, okul binası sallanmayı bırakınca, çocuklar öğretmenleri ile dışarı çıktılar.
Moli yanı başındaki kırık pencereden dışarıyı izledi. Karşısında duran duvardaki gibi etraftaki binalarda da çatlaklar, kırıklar vardı. Ambulans ve itfaiye sirenleri duyuyordu Moli. Görevliler etraftaki insanlara yardım ediyorlardı. Bir süre sonra sessizleşti ortalık.
Sonra bir canlılık geldi yine. Yanı başındaki ağacın dallarında tomurcuklar beliriyor, kelebekler uçuşuyordu. İnsanlar da ortalığı temizleyip, yeni binalar inşa ediyorlar, bazılarını ise tamir ediyorlardı. Moli pencerenin yanında uzandığı masadan heyecanla olanları izlemeye koyuldu.
Zaman ilerlemişti. Ağaçlardaki tomurcuklar çiçek açmış, güneş ışıl ışıl parlıyordu. “Çocuklar burada olsa ne güzel eğlenirdik çiçeklerin altında.” diye geçirdi içinden Moli.
Onlar olmadan kendini yalnız hissetmeye başlamıştı. O sırada başlarında baretlerle birkaç yetişkin girdi içeri. Moli heyecanlandı.
Yetişkinler duvarlardaki çatlaklara baktılar. Ölçtüler, biçtiler, kâğıtlara notlar aldılar. Sonra etrafa dağılan eşyaları kutulara doldurmaya başladılar. Moli de atladı hemen bir kutuya.
Sevimli tren Çufçuf da kutudaki yerini almıştı. Yetişkinler kutuları korunaklı bir köşeye yerleştirip duvarlarla, pencerelerle, yerdeki döşemelerle ilgilenmeye başladılar.
Bir süre inşaatı izledi Moli ve Çufçuf bulunduğu kutudan. Merakla neler olacağını bekliyorlardı. Etraf yenilendi, boyandı, temizlendi.
Bir sabah kutudan çıkardılar Moli ve Çufçuf’u. Bekledikleri gün gelmişti. Moli etrafa baktı. Her yer pırıl pırıldı. Eskisinden daha da güçlü, yepyeni güzel bir odaya dönüşmüştü sınıfları. Sonra alışık olduğu neşeli çocuk sesleri geldi kulağına. Kapı açıldı, çocuklar geri dönmüştü!
Moli’nin boncuk gözleri sevinçle parladı. Çocuklar da Moli’yi görünce sevindiler. Hemen kucakladılar onu. Özlemişlerdi birbirlerini.
Tamirden sonra yeni boyanmış duvarlar henüz bembeyazdı. Ancak çocuklar evde kaldıkları zamanlarda renkli kalemler ile gökyüzü, çiçek, kelebek resimleri çizmişlerdi. Bazı resimlerde Moli ve Çufçuf da vardı.
Çocuklar uygun yerlere asması için öğretmenin masasına bıraktılar güzel resimlerini. Yenilenmiş okulları kahkahalarla, güzel anılarla, renkli resimlerle dolmaya hazırdı.
İşte öğretmen de gelmişti. Öğrencilerine yeniden kavuşmanın sevinciyle gülümsüyordu. Çocuklar hemen öğretmenin etrafında toplandı. Herkes çok mutluydu.
Öğretmen: -Bir uygulama yapacağız çocuklar, dedi. Moli de uzaktan izliyordu onları.
-Artık daha sağlam daha güvenli bir okul binamız var. Ancak deprem bir doğa olayı ve tekrar yaşayabiliriz.
Olası bir depremde üzerimize düşmemeleri için dolaplarımızı duvara sabitledik. Eğer yine deprem olursa sağlam sandalyelerle desteklenmiş bir masanın altına veya dolgun ve büyük bir koltuk gibi koruma sağlayan bir eşyanın yanına çömelmeliyiz.
Böylece “hayat üçgeni” oluşturmuş oluruz. Hayat üçgeni oluşturmak çok kolay. Çamaşır makinesi, büyük ve sağlam bir kanepe yanı, hayat üçgeni için uygun yerler.
Bu şekilde güvenli bir yer bulup “çök-kapan-tutun” tekniğini kullanmalıyız. Haydi, şimdi hep beraber deneyelim. Hepimiz masamızın altına gidelim. Başımızı ve ensemizi koruyalım. Masanın ayaklarına ve altındaki tahtalara da sıkıca tutunalım.
Demek depremdi yaşadıkları şeyin adı. Moli depremi hiç sevmemişti. Anlaşılan depremi engellemek mümkün değildi. Ancak korunmak için önlemler alınabilirdi. Çocuklar Moli’yi de kucaklarına alarak deprem anında neler yapılması gerektiğini uyguladılar.
Sevimli tren Çufçuf duvara sabitlenmiş kütüphanenin üzerinden neşeyle onları izliyordu. Artık o da kendini daha güvende hissediyordu.
Bu ne güzel bir masal böyle çok teşekkürler.